Doğa Yürüyüşlerinde Neden Gözlük Kullanmalıyız?
Doğa yürüyüşü yaparken deniz seviyesinden yukarı doğru çıkıldıkça, gözleri güneşin parıltısından ve zararlı ışınlarından korumak daha çok önem kazanır. Özellikle 3 km yükseklikten daha yukarı seviyelerde, ultraviyole ışınlarının şiddeti deniz seviyesindeki şiddetine göre iki kat artar. Doğa yürüyüşünü kış mevsiminde yapıyorsan, ışınların etkisi sanılanın aksine daha da fazlalaşır. Çünkü güneş ışığı özellikle karla kaplı alanlardan gözüne yansıdığı zaman, ultraviyole ışınlarının etkisi de daha fazla olur. Yine kayaç bölgelerde yansımanın fazla olması nedeniyle ultraviyole ışınlarının etkisi artar. Deniz seviyesinden yukarıya doğru çıkıldıkça, ormanların bulunduğu yükseklikler de aşıldığı zaman güneşin parlaması büyük ölçüde arttığından gözlerine zarar verebilir. Ultraviyole ışınlarına uzun süreli maruz kalmak gözdeki kornea tabakasında yanma olmasına ve buna bağlı olarak “kar körlüğü” denilen rahatsızlığa yol açabilir.
Doğa yürüyüşü yaparken görüş açısının net olması oldukça önemli. Güneş ışıklarının dalga boyu, bulunduğun noktaya ve hava durumuna göre değişiklik gösterir. 400 nanometrenin altında dalga boyuna sahip ultraviyole ışınları bulutları da aşarak yeryüzüne ulaşabilir. Bu nedenle doğa yürüyüşü yaptığın zaman havanın kapalı olmasına kesinlikle aldanmamalı ve koruyucu güneş gözlüğü takmayı ihmal etmemelisin. Bunun yanı sıra dalga boyu 750 nanometre üzerinde olan kızılötesi ışınlarına karşı korunmak için de outdoor güneş gözlükleri önemli ölçüde etkilidir. Güneşin zararlı ışınlarının yanı sıra doğa koşullarında bulunan toz ve partiküllerin gözüne girmesi de görüş açını olumsuz etkileyebilir. Rüzgarda savrulan toz ve partiküller ile etrafta uçuşan minik canlılara karşı gözlerini korumak için doğa yürüyüşü sırasında mutlaka koruyucu güneş gözlüğü kullanman gerekir.