8 MART ÖZEL RÖPORTAJI: DEMİR KADIN! YANİ İPEK ONARAN!
Tarihi 1917’ye kadar uzanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, ilk olarak Sovyet Rusya’da kadınların oy hakkı kazanmasıyla beraber kutlanmaya başladı ve o coğrafyada ulusal bayram ilan edildi. 58 yıl sonra, 1975’de BM’nin 8 Mart’ın tarihini ve anlamını kabul etmesiyle beraber artık tüm Dünya’da “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başladı.
Anlamı oldukça derin olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların toplumsal hayata dahil olması, erkek egemen zihniyetinden kurtulması, sosyo-ekonomik alanda daha etkin bir rol alması, sosyal bilincin gelişmesi gibi büyük ve kutsal anlamlar taşıyor.
Sadece bir güne sığmayacak kadar özel anlamları olan Dünya Kadınlar Günü bizler yani Decathlon Türkiye için de çok ama çok önemli. Gücünün 44%’nü kadınlardan alan bir aile olarak, kadınlarımızın gücünü ve varlığını her an hissediyoruz ve bu hisle harika işlere imza atıyoruz. Dünya Kadınlar Günü’nün önemini bu satırlara sığdıramadığımız gibi kadın çalışanlarımızın varlığını ve gücünü hissetmenin harika ve tarifsiz duygusunu da anlatmak çok güç.
Başta tüm kadın çalışanlarımız olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü en içten dileklerimizle kutluyor ve daha aydınlık 8 Mart’lar yaşamayı temenni ediyoruz.
Şimdi bu özel gün için hazırladığımız harika röportajı okumanıza sunmaya başlayalım. Türkiye’nin en iyi kadın triatleti, milli sporcumuz İpek Onaran, nam-ı diğer “Demir Kadın” ile gerçekleştirdiğimiz keyifli ve bir o kadar samimi röportaja geçmeden önce kendisinin spor kariyerine bir göz atalım istersen!
2017
• Michigan Ironman 70.3, Amerika Birleşik Devletleri, 2.lik
• Ironman 70.3 Dünya Şampiyonası, 24.lük
• Gloria Ironman 70.3, Türkiye, Relay Takım 2.liği
2016
• Gloria Ironman 70.3, Türkiye, 2.lik
• Herbalife Gdynia Ironman 70.3, Polonya, 2.lik
• Pescara Ironman 70.3, İtalya, 2.lik
• St.Polten Ironman 70.3, Avusturya, 3.lük
• Ironman Dünya Şampiyonası,
Avustralya, 14.lük
2018
• Teksas 140.6 Ironman Kuzey Amerika Şampiyonası, Amerika Birleşik Devletleri, 30-34 yaş grubu kadınlar 2.si
Bu harika sportif kariyerin sahibi İpek Onaran’la ya da Demir Kadın’la soru-cevap kısmına başlayalım o halde.
Biraz klişe olacak ama spora başlangıcın kaç yaşında, hangi sporla, nerede ve kimin sayesinde oldu?
İzmir doğumluyum. 6 Yaşında, ailemin yönlendirmesiyle yüzmeye, 11 yaşında antrenörümün yönlendirmesiyle triatlona başladım. Yıllar içinde Türkiye ve Avrupa’da birçok kez kürsüye çıktım.
2014’den beri Ironman 70.3’de yarışıyorum. Son büyük yarışmam 2018’de Hawai Kona’da düzenlenen efsanevi Ironman 140.6 Dünya şampiyonasıydı. 10 saat 25 dakikada bitirerek kişisel en iyi rekorlarımdan birini kaydettim.
Ülkemizde öğrenciler için spor ve eğitimi bir arada yürütmek çoğu zaman zor olmakta. Senin bu iki süreci yürütmekte zorluk yaşadığın hiç oldu mu? Eğitim ve spor hayatı konusunda hiç seçim yapmak zorunda olduğun dönemler veya bir konuda feragat etmek zorunda olduğun zamanlar oldu mu?
Bu seçim sadece Türkiye’de için geçerli değil. Çogu ülkenin olanakları, gelişim fırsatları farklı ve opsiyonları daha fazla. Ama belirli bir noktadan sonra branşınızda uzmanlaşmak istiyorsanız iki alanı aynı anda götürebilmek için fedakarlıktan çok disiplin ve planlı çalışmaya ihtiyacınız var.
Sosyal anlamda zor diyemem. Çünkü her hafta sonu çıkıp sabahlara kadar eller havaya olmak da benim için zor. Ben hiç bir zaman seçim yapmak zorunda kalmadım. Hem kişisel olarak çok sevdiğim şeyleri çok sevdiğim şekilde yaptım hem de etrafımdaki herkesten destek gördüm. Tavsiyem, sevdiğiniz işi yaparken etrafınız sizi demotive ediyorsa, işi değil etrafınızı değiştirin.
Üniversitede matematik bölümünde okurken, aynı zaman da Avrupa’da yarışmalara katılıyordum. Dolayısıyla eğer siz istiyorsanız her şey mümkün. Fedakarlık sevdiğim bir kelime değil, ben bu güne kadar hem atletik hem de mesleki kariyerim için hiç bir şeyi feda etmedim. Her zaman öncelikli seçimlerimi yapıp onları sahiplendim. Belki günde 1 sezon dizi izlemedim ve o yüzden ertesi gün konuşacak bir şeyim yoktu. Ama bunu kariyerimde bir kayıp olarak görmüyorum 🙂
Sporcu kimliğinin yanı sıra matematik öğretmenisin. Triatlon oldukça disiplinli bir spor ve bir triatlet çoğu zaman tüm hayatını bu spora göre adapte etmekte. Meslek hayatın ile triatlet kimliğinin hiç çatıştığı oluyor mu? Ve bir gün seçim yapmak durumunda kalsan öğretmenliği mi yoksa profesyonel triatlet olmayı mı tercih edersiniz?
Bu soruyu yaklaşık on senedir ‘hayır seçim yapmam gerekmedi, hayır çatışmadı’ diye cevaplıyorum. Aksine triatlet olduğum için öğrencilerim arasında en sevilen öğretmendim diyebilirm. Çalıştığım kurumlarda bu vasfımdan dolayı özel günlerde konuşmacı olarak davet edildim. Hep yükselen neslin bizim eserimiz olacağına inandım ve bu duruşumu da hiç bozmadım. Öğrencilerim arasında atlet olup, dersler yüzünden sporu bırakacakken devam eden ve şu anda çok başarılı olanlar var. Spora çok geç yaşta başlayan ama şu anda çok iyi atlet olanlar var.
Son iki yıldır öğretmenlik yapmıyorum fakat sebebi triatlon değil doğum yapmış olmam. Bundan sonrası için aynı tempoya tekrar geri döner miyim bilemiyorum fakat ileride mutlaka eğitmek/öğretmekle ilgili devam edeceğime eminim.
Spora geri dönersek, triatlon yarışlarında seni en çok zorlayan kısım hangisi ve neden?
Yüzme ve koşu en iyi olduğum iki alan. Bisiklet bölümü en uzun mesafeli disiplin ve en zorlayıcı olanı. Sizin dışınızda mekanik bir araç var ve onun dinamikleri çevre değişkenlerden çok fazla etkileniyor. Rüzgardan, yol şartlarından, diğer bisikletlerden gibi. Ve bunlar tamamen performanstan bağımsız olarak tamamen sizin dışınızda değişen parametreler. Dolayısıyla, bisiklet bölümü performans olarak değil ama çevresel faktörler bakımından en zorlayıcı olan.
Kuzey Amerika Ironman Şampiyonası’nda ilk Ironman deneyimini yaşadın ve 9 saat 34 dk gibi bir süreyle yaş grubunda 2. oldun. Bu başarılı sonuç sana Kona’da yapılacak Dünya Şampiyonası’nın kapılarını açtı ve orada da 10 saat 25 dk’lık süreyle yaş grubunda 25. oldun. Bu sonuç aynı zamanda Dünya Şampiyonası’nda ülkemiz adına elde edilmiş en başarılı sonuç. Elbette Kona deneyimin ve Kuzey Amerika Şampiyonası’nda yaşadıkların bu satırlara sığmaz ama yine de soracağım. Bu iki büyük yarışmada motivasyon kaynakların nelerdi? Hazırlanma süreci psikolojik anlamda nasıl geçti ve finishe vardığında nabzın ve hislerin nasıldı? (:
Bu cevap hakikaten buraya sığmaz. Çok istediğim ve özel bir yeri olan yarışta, ilk denememde bu kadar iyi derece çıkartabilmek, sporcu olarak tanımlayabileceğim bir duygu değil. Kuzey Amerika Ironman Sampiyonası’na hazırlık sürecinde hava, su, basınç ne varsa önceden deneyimlemek, performansımı o coğrafyaya adapte olabilmem için önceden gitmem gerekiyordu fakat calıstıgım için bu mümkün değildi. O yüzden yarışta beni en zorlayan kısım hava şartları oldu.
Kona’da öncelikli hedefim start alabilmekti. Öte yandan fiziksel olarak hazır ve zihinsel olarak rahat hissetmek bu başarılı sonucu getirdi
Yurt dışından konu açılmışken, ilk yurt dışı yarış deneyiminden bahseder misin? Ve bugününe gelirsek bir kıyaslama yaptığında, ülkemizdeki sportif organizasyonlar ile yurtdışında bilhassa spor kültürü gelişmiş ülkelerde düzenlenen organizasyonlar arasında nasıl bir kıyaslama yapıyorsun? Bizde olmayan, oralarda olan ve tam tersini düşünürsek neler söylemek istersin?
İlk Ironman’im Avusturya’daydı. İki ülke arasında organizasyon bakımından pek bir fark yok. Hatta Türkiye organizasyon kalitesi anlamında bence çok daha iyi. Asıl farklılık işin kültürel bölümünde dikkat çekiyor.
Çünkü; Avrupa’da yerleşik bir spor kültürü olduğu için insanlar yol boyunca dizilip, devamlı sizi destekliyor. Bu ilgiyi daha önce tatmamış atletler için inanılmaz bir motivasyon kaynağı.
Türkiye’de global spor organizasyonu ve buna bağlı gelişen spor turizminde çok genç bir ülke. Ironman organizasyonun ilk iki senesi arasındaki gelişim beni umutlandırıyor. Zamanla spor kültürü bilinci arttıkça bizim sokaklarımızda yarış takip eden insanlarla dolacaktır.
Yadsınamaz bir gerçek var ki her spor branşının bir jübilesi oluyor. Senin için jübileyi konuşmak için çok erken fakat aktif spor hayatın sonrası triatlon ve daha genel konuşursak spor camiası için planların var mı? Koçluk, eğitim merkezi açma, hakemlik gibi… Yoksa uzun vadede öğretmen kimliğin mi ağır basacak?
Şahsen böyle bir yadsıma olduğunu düşünmüyorum. Jübile, branşla değil atletin kafa yapısıyla alakalı. Bu gün 20 yaşında pes edenler de var 90 yaşında maraton koşanlar da…
Tabi ki vücudun tam performans göstereceği bir yaş aralığı var ama bu yine atlete göre değişiyor. Bu gün Valentino Rossi 42 yaşında bir MotoGP pilotu. En yakın rakibi 18/20 yaş aralığında. Ve Rossi hala ilk 5’de hatta bazen kürsüde yer alabiliyor. Bu, tamamen atletin zihinsel sınırlarıyla alakalı.
Eğer bir çıkar peşindeyseniz, ona ulaştıktan sonra bırakabiliyorsunuz. Fakat hayatınızı, herhangi bir çıkar gözetmeden spor etrafında inşa edenlerdenseniz, o zaman bedeniniz ve zihniniz pes edene kadar çalışmaya devam ediyorsunuz.
Gelecekte yapabildiğim süre boyunca atlet olarak devam etmek istiyorum. İşin rekabet koşullarını ise o dönemin şartları belirleyecek. Örneğin son iki yıl neredeyse hiç yarış olmadı. Yakın gelecekte ne olacağı ve nasıl olacağı da belirsiz. En azından benim rekabetçi seviyede form tutup sürdürebilmem için çok büyük bilinmezler. Bununla beraber orta-uzun vadede işin alt yapı, yeni insan yetiştirme tarafına daha fazla yönelmeyi de planlıyorum.
Ve son olarak; 2021 takvimin nasıl? Planlarından ve hedeflerinden bize bahseder misin?
Şu an, eskisi gibi sezon planladığım bir dönemde değilim. Eğer her şey yolunda giderse 2021 Ironman Türkiye’de yarışmayı istiyorum. Fakat bunun dışında özel bir takvimlemem yok. 2022 için yine çok emin olamamakla, en azından antrenman tempomu yükseltip bir yurtdışı yarışına gitmek istiyorum.
+Bonus soru
Elinde sihirli bir değnek olsa ve tek dokunuşta dilediğin şeyi değiştirebilme gücün olsa Türkiye’de spor dünyası için neyi değiştirirdin? Neden?
3-15 yaş aralığı için; beden eğitimi, atletik gelişim ve disiplin ayrımı yaparak yönlendirilecek bir spor alt yapısı sistemi kurgulayıp uygulardım. Eğitimin %50’sini buna ayırırdım.
Çünkü; bugün çoktan seçmeli sınav sistemleri ile test kitaplarına boğulmuş bir gençliğe değil, hareket eden, öz disiplini olan, planlı çalışabilen, karşılaştığı sorunlara analitik bakış açısı getirerek çözüme ulaşan gençlere ihtiyacımız var.
Bu sorun-çözüm sistemini çalıştırabilen gençlerin eğitim hayatında ya da yapmak istedikleri,hedefledikleri yolda her zaman başarılı olabileceklerine inanıyorum. Bu hayat simülasyonunu spor disiplini dışında bu kadar etkili verebileceğimiz başka bir eğitim modeli yok.
Bize değerli vaktini ayırdığın ve sorularımıza samimi cevaplar vererek keyifli ve gerçekçi bir röportaj yapmamızı sağladığın için çok teşekkürler Demir Kadın! 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü en içten dileklerimizle kutluyoruz!
Sağlıkla ve sporla kalın!